22 Nisan 2015 Çarşamba

KISACA ASYA HUN İMPARATORLUĞU

Türkler'in Tarihteki serüveni çok eskilere dayansa da organize olarak kurulan ilk imparatorluk Asya Hun İmparatorluğudur.Hun İmparatorluğu'nun diğer Türk İmparatorluklarından farkı tam anlamıyla Bozkır kültürüne sahip olmalarıydı diyebiliriz..Belki de Tarihte Bozkır hayatını en iyi uygulayan ve Asya'nın uçsuz bucaksız topraklarında Göçebe kültürü ile süper güç haline gelebilen tek Türk İmparatorluğu Hunlardı.İlk olarak Afanesyovo  kültürü ile başlayan süreç akabinde Andronovo Kültürü ile devam etmiş,sonrasında demirin de kullanılmaya başlanması ile Karasuk Kültürüne dönüşmüştür.Sürecin sonunda ise Pazırık Dönemi oluşmuştur ve bu süreç Hunlara kadar ulaşmıştır.Hunlardan önce Asya'da yaşayan kavimlerin Göçebe hayatına çok iyi adapte olmalarının sebebini ise Asya'nın zorlu coğrafyasına bağlayabiliriz.Büyük bozkırları,çiftçiliğe uygun olmayan toprakları,suyun az bulunur olması gibi nedenler,Asya kavimlerini göçebe hayatına zorlayan bir numaralı etkenlendir.O nedenle tüm Asya kavimleri sıklıkla yer değiştirmek zorunda kalmışlar ve genellikle nehir yanlarında hayatlarını sürdürmeye çalışmışlardır.

Hunlar diğer imparatorluklardan farklı olarak hiç bir zaman yerleşik hayata geçmemişlerdir,günlük hayatta yapılan tüm islerini at üstünde geçiren Hunlar,uykularının da büyük bir kısmını at üstünde geçirmişlerdir Hunlara ait bir başka özellik ise yemeklerini sadece at üzerinde yemeleridir.Kısaca Hunlar ile alakalı olarak hayatlarının çok büyük bir kısmını at üstünde geçirmişlerdir dersek,pek de yanılmış olmayız.Ayrıca Hunlar ömürleri boyunca giydikleri kıyafetlerini asla çıkarmamışlardır,sadece yırtılma ve eskimeye dayalı yıpranma durumlarında değiştirme yoluna başvurmuşlardır.Genelde süt ve süt ürünlerini tercih eden Hunlar,gittikleri bozkırları da verimli otlak tarlaları haline dönüştürmeye çalışmışlar ve büyük aşama kaydederek çevre kavimlerinden bir kademe öne geçmeyi başarmışlardır.Gittikleri bozkırları otlak alan haline dönüştürdükleri için,diğer imparatorluklar açısından, kıskanılacak seviyede süvari gücü oluşturmayı başaran Hunlar'ın elde ettikleri at sayısı 6 milyon ila 12 milyon arası değiştiğinden,Çin imparatorları fahiş fiyatlar ödeyerek,süvari gücü kırma amacıyla birçok at satın almak zorunda kalmışlardır.Öte yandan Roma imparatorluğu da Hunlara her zaman gıpta ile bakmıştır.Birçok Roma İmparatoru Hunlar hakkında övgü dolu sözler sarf etmişlerdir.Ayrıca ünlü Hun İmparatoru Mete Han'ın bulduğu ünlü Sesli Ok diye adlandırılan ok çeşidini taklit ederek birçok başarı  kazanan Roma İmparatorluğu tarihte büyük bir güç olmayı başarmıştır.Boş bozkırları çok iyi kullanan Hunlar,geniş düzlüklerde seri bir şekilde hareket etmeyi öğrendiklerinden,sınırlarını büyütmeyi başarmışlardır,yapmış oldukları Kavimler Göçü ile de birçok Asya kavmini Avrupa'ya göç etmek zorunda bırakarak, çağın değişmesine neden olmuşlardır.


Bugün hala her ne kadar resmi düzeyde kabul edilmese de Hunlar'ın etkisi Avrupa kıtasına kadar ulaşmıştır.Asya Hun İmparatorluğu'nun torunları olan Avrupa Hun İmparatorluğu sayesinde bugün kü Macaristan topraklarına kadar ulaşan Hunlar'ın bugünkü torunları ise Macarlardır. Avrupa'nın büyük bir kısmı kabul etmese de bazı tarafsız Tarihçiler Macarlar'ın ve dolayısıyla Hunlar'ın Türk olduklarını kabul ederler.Hunlar ile başlayan devlet yapısını bozmayan Türk devletleri başka büyük imparatorluklar kurmuşlar ve belki de benzeri tekrar görülemeyecek büyük başarılara imza atmışlardır.Burada bize düşen görev tarihimizi iyi öğrenip geleceğe daha emin adım adımlar ile yürüyebilmektir.Tarihini bilmeyen ülkelerin gelecekte ki başarı şansları yok denecek kadar azdır.

5 Nisan 2015 Pazar

ESKİ TÜRK İNANÇLARINDAN GELEN ÂDETLERİMİZ

Günümüzde hepimiz günlük hayatımızda birçok alışkanlıklara sahibizdir; bazı alışkanlıklarımızı ailemizden bazılarını ise yakın çevremizden öğrenirken, bazı alışkanlıklarımızı ise çok eski atalarımızdan alırız. Tabii birçoğumuz farkında olmasak da hepimiz hayatımızda sokakta evde arabada bu alışkanlıkları sıkça göstermekteyiz. Özellikle alışkanlıklar dışında çeşitli dini konularda da bu alışkanlıklar mevcuttur. Herkes tarafından dini ibadet zannedilen ya da çeşitli Türk alışkanlıkları olarak adlandırılan bu gelenek ve adetleri biraz açmakta fayda var diye düşünüyorum.

İlk olarak Türklerin ilk dini olarak kabul edilen Gök Tanrı ve onun devamı olarak görülen Şamanizm dininden bahsedelim. Türkler belki de tarihte İslam dinini en kolay ve çabuk kabul eden ırklardan bir tanesidirler. Özellikle Gök Tanrı dininin bazı özelliklerinin İslam dinine benzerlik taşıması, çok tanrılı olmayışı, Yaratıcının sadece tek olduğu düşüncesi Türklerin İslam dinine daha çabuk adapte olmalarına en büyük neden olarak gösterilebilir. Fakat zamanla Gök Tanrı dininin de bazı değişimlere uğraması ile bazı değişikler yaşanmış ve Gök Tanrı dini Şamanizm dinine dönüşmüştür. İlk olarak tek Tanrılı başlayan inanç, sonraki dönemlerde çok Tanrılı pagan bir yapıya bürünmüştür. Tabii ki yaşanan bu değişim tüm Türk kavimleri için geçerli değildir zira hala günümüzde Şamanizmden farklı olarak Gök Tanrı dinine inanan ve geleneklerini yaşatan birçok kavim mevcuttur.

Türklerin batıya göçüyle beraber birçok adet, alışkanlık ve gelenek de beraberinde Anadolu'ya Kafkasya'ya, Mezopotamya'ya ve Balkanlara kadar ulaşmıştır. İslam dininin kabulünden sonraki dönemde de Türkler bazı eski dini alışkanlıklarını da yanların da getirerek devam ettirmişlerdir. Zamanla gerek okuma azlığı gerek yanlış aktarılmalar gerekse kaynaklardaki yorum farkları nedeniyle birçok eski Şaman inancı ritüeli, İslam dini adı altında yapılmıştır. Şimdi bazı eski Orta Asya adetlerini sıralayalım:


*Gidenin arkasından su dökme 


*Ağaca çaput bağlama 


*Kurşun döktürme 


*Kapı eşiğinde durma 


*Su içerken eli alına koyma 


*Yukarıda Allah var söylemi (İslam dininde Allah her yerdedir ve Arap ya da Türkler dışında herhangi bir Müslüman o söylemi kullanmaz diyebiliriz. Eski inançta Tanrı gökyüzünde var sayıldığı için Türklerin eski inancının adı Gök Tanrı adını almıştır ve bugün onun sonucu olarak 'Yukarıda Allah var' cümlesi çok sık kullanılır.)


*Ölünün arkasından okutulan Mevlütlerin 40'ında ya da 52'sinde yapılması. 40 ve 52 sayıları eski Türk inançlarında önemli bir yere sahiptirler.


*Cenaze evinde yemek ikram edilmesi (Eski Türk inançlarında adı Yuğ törenidir.)


*Mezar taşına isim yazılması (İslam dini mezarlıklara gidilmesini ve üzerine yazı yazılmasına pek sıcak bakmaz ve hiçbir Arap ülkesinde mezarlıklarda yazı görülmez sadece Türkler eski adetlerinden dolayı mezarlıklara çok önem vermişlerdir ve ölen kişinin ismini mezar taşlarına yazmışlardır.)


*Tahtaya üç kere vurulması (Kötü varlıkları kovma amaçlı yapılır.)



Bahsettiğimiz tüm bu alışkanlıklar çok eski atalarımızdan bize kadar ulaşan, nesilden nesile eylemler ile gelmiş olan bazı adetlerimizdir. Bazıları belki devam ettirilebilir ya da ettirilmelidir fakat İslam adına yapılan ve yeni nesillere aktarılan bazı ritüeller ise mutlaka sona erdirilmelidir. Çünkü önemli olan adetler ile dinin birbirine karıştırılmamasıdır. Adetlerimizi mutlaka devam ettirmeliyiz Türklüğümüzü kaybetmeden, bize özgü olan kültürümüze sahip çıkarak geleceğe yürümeliyiz fakat inancımız ve dinimiz olan İslam dinini de doğru şekilde, eski pagan inançlarından arındırarak yaşamalıyız.