24 Mart 2015 Salı

MÜSLÜMAN OLMAYAN TÜRKLER: KARAYLAR

Bilindiği gibi Türkler, tüm kavimler gibi tarih boyunca bir çok dine inanmışlar ve sürekli olarak kendi geleneklerini ve alışkanlıklarını da mensubu oldukları yeni dinlerine taşımışlardır. Günümüzde Türk halklarının çoğu İslam dinine geçmiş ve İslam dinini tüm kurallarıyla benimsemişlerdir. Çoğunluğu Müslüman olan Türklerin az da olsa ufak bir kesimi farklı din gruplarının birer üyesidirler.İçlerinden bazıları Hristiyanlık, Gök tanrı, Şamanizm ve Musevilik dinini benimseyip ufak azınlıklar şeklinde yaşamaya devam etmektedirler. Çuvaşlar, Yakutlar diğer adıyla Sahalar,Gagauzlar Hristiyan,Tuva Türkleri Şaman ve Budist, Altay bölgesi Gök tanrı, Karaylar ve Kırımçaklar Musevidirler. Haklarında çok az bilgi olan ve birçok kişi tarafından bilinmeyen Karaylara biraz değinmekte fayda vardır. Birçok kesim tarafından bilinmemelerine rağmen Karaylar, kendilerini tanıtmaya çalışmakta ve yok olmamak için kendi gelenek ve göreneklerini yasatmaya çalışmaktadırlar. Peki Karaylar kimdir, nasıl bir yasama sahiptirler ve neden Musevilik dinini seçmişlerdir?

İlk önceleri Karaylar, Musevilikte ünlü olan 'On Kayıp Kabile' efsanesindeki kavimlerden biri sanılmışlardır. Günümüzde Kırım bölgesinde yaygın olarak Karaylar'ın nüfuslarının yaklaşık olarak 700 ila 750 oldukları sanılmaktadır. Çoğu Kırım bölgesinde yasayan Karaylar'ın yaklaşık olarak 250 kadarı da Litvanya'nın başkenti olan Vilnius yakınlarında yaşamaktadırlar. Musevilik dininin Karaim mezhebine mensup olan Karaylar'ın isimlerine de buradan aldıkları düşünülmektedir. Karaylar genel olarak Tevrat'ı baz alırlar,Museviliğin Hadislerine ve yazılan bazı hikayelerine mesafelilerdir.Kendilerine özgü ibadethaneleri vardır ve herkes dilediği gibi bu mekanlara giremez.İstanbul da da yaklaşık olarak 40 kadar Karay Türk'ü yaşamaktadır. Fatih zamanında İstanbul a getirilen Karayların maalesef günümüzde nüfusu hızla düşmektedir. Artık nüfusları o kadar azalmıştır ki, ibadethaneleri bile kapanmıştır.

Karaylar'ın Tarihteki atalarının Hazar Türkleri olduğu düşünülmektedir. Hazar imparatorluğu Türklerin kurduğu ve hakkında çok fazla bilgi olmayan bir imparatorluktur. Fakat Hazar İmparatorluğu dönemin en güçlü imparatorluklarından bir tanesidir ve gücüyle gerek Bizans İmparatorluğunun gerek güneyde ki Arapların tedirgin oldukları bir devlet durumundadır. Sanıldığı gibi Hazar İmparatorluğunun tümü Musevi değildir, sadece hanedan Musevilik dinini benimsemiştir, imparatorluğun geri kalanı Gök tanrı ve Şaman dinini yaşamaya devam etmiştir. Hazar imparatorlarının Museviliği seçmelerinin sebebi ise tamamen politiktir. O dönemde en büyük rakip Bizans imparatorluğu ve Araplardır ve iki imparatorluk da Hazarları kendi cephesine çekme çabasındadır. Bizans Hristiyanlığı yayma amacıyla misyonerlik çalışmaları yürütürken Araplar ise İslam Dinini yayma amacıyla sıkça kuzeye doğru akınlar gerçekleştirmişlerdir. İki dini de kabul etmek istemeyen ve asimile olmaktan korkan Hazar imparatorları tamamen siyasi bir hamle ile Musevilik dinine yönelmişler ve kabul etmişlerdir. Böylelikle Hristiyanlık ve İslam dinini yaymak isteyen misyonerlerden kendilerini koruma fırsatı bulmuşlardır.

Günümüzde tek istekleri kendi gelenekleri yaşatmak olan Karaylar'ın,Türkiyeden de beklentileri fazladır, her ne kadar farklı bir dini benimsemiş olsalar da, onlarda Türktür ve bizimle aynı gelenek ve göreneklere sahiptirler.Türkiye de Karay Türklerine sahip çıkmalı ve tarih sahnesinden kaybolmalarına izin vermemelidir.Tarih boyunca tüm ırklara yardım eden ve hiçbir ırkın mağdur olmasına izin vermeyen Türkiye Cumhuriyetinin de Karayların yardım taleplerine kayıtsız kalmayacağı şüphesizdir.

16 Mart 2015 Pazartesi

BİLDİĞİMİZ TARİHİ UNUTMALI MIYIZ?!

Türkler tarih boyunca bir çok imparatorluğu etkilemiş,yasayış biçimleri ve çeşitli eserleriyle birçok kavim tarafından imrenilerek örnek alınmış, gittikleri her bölgeye kendi kültürlerini de aşılamış ve gittiği bölge kavimlerinin de kültürlerini alarak kedisini geliştirmiş tarih de az rastlanacak türden bir göçebe millettir. En eski çağlardan beri kurdukları imparatorluklar hep o dönemin süper gücü olmuş ya da süper güçlüğü paylaşmıştır.Gerek savaşmada ki üstün özellikleri gerek buldukları yeni buluşlar,diğer imparatorlukların ya da kavimlerin kendilerinden tedirgin olmalarına sebep olmuştur.Peki Türklerin ana vatanı neresidir ya da tarih sahnesine nerede çıkmışlardır?Genel olarak herkes tarafından kabul edilen ve okullarda öğretilen müfredatta ki tarih derslerinde anlatılan,Türklerin kökenin orta asya olduğu ve kavimler göçüyle beraber bir kısmının doğuya bir kısmının asyanın güneyine ve geriye kalan büyük bir kısmının ise batıya mezopotamya,anadolu ve karadenizin kuzeyine gittikleridir. Peki gerçekten de böyle midir? 

Türklerin ana vatanını araştıran ve konuyu ilk olarak detaylı bir biçimde ele alan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'tür. Türk Tarih Tezi araştırmasıyla Türkler'in kültürlerini, yaşayışlarını, herkes tarafından bilinmeyen yönlerini ve en önemlisi orta asya'ya nereden geldiklerini araştırmıştır.Türklerin ana vatanı orta asya ise,oraya nereden geldiklerini detaylı bir araştırma ile ele alan Atatürk, araştırmasının sonucunda Türklerin ana vatanının sadece orta asya olmadığını, tüm kıtaların Türklere ana kıtalık yaptığını vurgulamıştır, Türklere Anadolunun kapılarını acan ünlü Malazgirt Savasının, Türklerin Anadoluya ilk geldikleri değil, son geldikleri savaş olduğunu söylemiştir, aynı araştırmaları sonraki dönem de Kazim Mirşan ve Haluk Tarcan gibi Türk tarihi araştırmacıları da yaptıkları çalışmalar ile iddia etmişlerdir.

Haluk Tarcan'a göre tarihte üç tane büyük göç dalgası olmuştur,ilki buzul cağından kuzeye göç eden kavimler,ikincisi buzların erimesi ile güneye kaçan kavimler, üçüncüsü ise kavimler göçüdür.Türkler M.Ö 13000 de anadoluya gelmişler ve avrupanın içlerine kadar ilerlemişlerdir, Kazım Mirşan'nın iddialarına göre de tarih de önde gelen ve büyük etkiler yaratmış bazı imparatorlukların ataları Türklerdir. Romalıların, Yunanlıların, Çinlilerin, Mısırlıların, Moğolların atalarının Türk olduğu ya da onlardan ayrılmış kardeş kavimler olabileceğini düşünen Kazım Mirşan daha ileriye giderek mısırlıların piramitleri ve mumyalama yöntemini türklerden öğrendiklerini söylemiştir.Roma imparatorluğunun atası sayılan etrüskler'e ait eski bir köyde yapılan kazılar da bir yazıtın bulunduğu ve yazıtta yazılan bir çok kelimenin ön türklere ait olduğu meydana çıkmıştır.Araştırmaların da birçok ülke gezen,ünlü tarihçiler ile fikirlerini paylaşan Kazım Mirşan,Germenlerin de Türkler ile kardeş kavim olduklarını,avrupanın en yüksek dağı olan Alp dağlarının da isminin ön türkçe de kullanılan bir isim olduğunu ve anlamının türkçede ki ulu kelimesine karşılık geldiğini, Macarları oluşturan dört kavmin Türk olduğunu, Mısırlıların hiyeroglif yazısının çok önceden anadolu da bir mağarada Türkler tarafından yazılmaya baslandığını, orhun yazıtlarında yazılan kelimelerin esasında çok eskiye dayandığını ve sanıldığı gibi ilk yazıyı sümerlerin değil türklerin bulduklarını iddia etmiştir.sümerlerin kullandığı bir çok kelimenin de öntürkce de kullanılan kelimeler ile aynı olduğunu başka tarihçiler de iddia etmektedirler.

Aslında ortaya konulan iddialar çok da gerçekten uzak değildir.Bugün çok uzak coğrafyalar da bile türklere ait bazı izler görünmektedir,Özellikle Hitlerin kullanmış olduğu gamalı haç'ın orta asya da yapılan kazılar da çıkartılan birçok eski vazonun üzerlerinde olması ve bugün japonya adasında altay türklerine ait bazı kanıtlar bulunması,yapılan bazı kafatası deneylerin de hırvatların kafatası şekilleriyle bir türk kavmi olan avarların birebir aynı çıkmaları ortaya konulan teorileri güçlendirmektedir. Öte yandan bugün batı trakya türkleri ile japonların dnalarında benzerlikler meydana çıkmış ve japon tarihçilerin anadolu da kazılar yapmalarına neden olmuştur. Kendilerine neden anadolu da kazılar yaptıkları sorulduğunda ise 'Biz atalarımızı aramaya geldik' cevabını vermişlerdir. Ayrıca bugün İslam dininin sembolü ve sümerler zamanında da kullanılan ay-yıldız simgesinin de sümerlerden önce orta asya türklerin de kullanıldığı da ispatlanmıştır, Son olarak anadolu da kurulan bir çok eski medeniyetin de orta asya kökenli oldukları kanıtlanmıştır. Urartular, Frigyalılar ve Lidyalıların asyadan geldikleri ve frigyalılar tarafından yapılan ünlü çengelli iğne ile dokunan kilimlerin,Türklerin yaptıkları kilimler ile birebir aynı olduğu ortaya çıkarılmıştır.

Yapılan tüm iddialar belki  bazı kesimler tarafından abartılı bulunabilir fakat üzerinde durulması gereken iddialardır ve tarihteki başarıları düşünüldüğünde Türklerin birçok başarıyı ve etkiyi bırakabilecek güçlü bir millet oldukları asla unutulmamalı ve şimdiye kadar bize öğretilen klişe bilgilerden çok ileri bir millet oldukları bilinmelidir.